Tülay Hatimoğulları: Kayyım yasası lağvedilmeli, yerel yönetimler güçlendirilmeli 2025-05-23 10:23:43 AMED - Amed'de konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, kayyım yasasının lağvedilmesi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Demokratik topluma giden yol buradan geçer” dedi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu'nun 2 gün sürecek ara dönem toplantısı Çand Amed Kongre Merkezi'nde başladı. Bugün yapılan Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Toplantısı'na, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar da katıldı.   BUCAK: KADINLAR İNŞANIN ÖZNESİDİR     Toplantının açılış konuşmasını yapan Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak, demokratik toplum inşasında kadınların öncü olduğunu söyledi. Serra Bucak, "Bu nedenle tüm hizmet alanlarında yürüttüğümüz çalışmaları bu perspektifle, bu bakış açısıyla sürdürdüğünüzü biliyoruz. Biz kadınlar bugünlere için kolay gelmedik. Bugünler için bedel ödeyen, yaşamlarını yitiren, halen cezaevinde olan kadın yoldaşlarımız var, onları anıyoruz” dedi.   HATİMOĞULLARI: TÜM CANLILARI KORUMALI    DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 1 yıllık belediyecilik pratiklerini tartışacaklarını belirtti. “Kadın yaşamdır, yaşam kendini yönetmektir” diyen Tülay Hatimoğulları, "Kadının yaşamı yönetmesi, başta kendi hayatı olmak üzere toplumdaki bütün farklılıklarla bir arada yaşam kültürünü örgütlemesi, özgürlük anlayışının toplumun bütün hücrelerine derinlemesine işlemesini sağlaması hepimizin ortak görevidir. Bu toplumda ve dünyada, bu kentte, biz tek başımıza yaşamıyoruz. Başka canlılar da yaşıyor" dedi.   'KAYYIM YASASI LAĞVEDİLSİN'   Tülay Hatimoğulları, kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışıyla tüm canlıları koruyan bir pratiği hayata geçirmeye çalıştıklarını söyledi. Tülay Hatimoğulları, belediyelere atanan kayyımlara işaret ederek, "Bu kayyımlar bir yandan Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını elinden almak isteyen anlayışın sonucu, öte yandan da kadın temsiliyetine, eşbaşkanlık ve eşit temsiliyete karşı vurulmak istenen kocaman bir darbedir. Ama her kayyım atanmasından sonra hiçbir şekilde pes etmedik. Halk içerisinde çalışmalarımızı devam ettirdik. Her seçimde gücümüzü biraz daha katlayarak, bütün baskılara rağmen yol aldık. Buradan kayyımcı zihniyete bir kez daha sesleniyoruz. Bugün barışın ve demokratik toplum sürecinin konuşulduğu bir dönemde kayyımcı anlayış ve baskıcı rejimin gerçekten artık son bulması gerekiyor. Bugün atılacak en temel adımlardan birisi; kayyım yasasının bir an önce lağvedilmesi ve atanmış kayyımların geri çekilmesidir. Gitsinler valilik kaymakamlık yapsınlar, halkını seçtiği belediye eşbaşkanları görevlerinin başına gelsin. Bu toplumun en doğal hakkıdır. Başta Türk halkı olmak üzere bu coğrafyada bulunan kayyım atanan belediyelerdeki bütün seçmenin ve yurttaşın en doğal en temel hakkıdır" diye konuştu.    İBB’YE OPERASYONA TEPKİ   İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik soruşturmaya tepki gösteren Tülay Hatimoğulları, "Demokrasinin asgari koşulu seçme ve seçilme hakkıdır. Seçimin demokratik bir zeminde gerçekleşmesidir. Bunların insanların elinden aldığınız zaman geriye otokratik bir rejim kalır, otoriter faşizan bir rejim kalır. Bunun kabul etmek mümkün değil. Şimdi kayyımcı zihniyetin batıda hızla yayıldığını görüyoruz. Bakın sadece belediyelere değil, İstanbul Barosu'na, Türk Tabipler Birliğine, üniversiteler birçok işletmeye kayyım atandığını biliyoruz. Bunu asla kabul etmiyoruz. Yine 14 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne dönük gerçekleşen operasyonu asla doğru olmadığımızı bir kez daha altını çiziyoruz. Seçilmişi hapse koyamazsınız. Bu operasyonun dördüncü dalgasının yapıldığının haberiyle uyandık bugün. Bunları kabul etmek mümkün değildi. Bu antidemokratik uygulamaların son verilmesi çağrımızı yineliyoruz" ifadelerini kullandı.    Tülay Hatimoğulları, yerel yönetimlerde en çok kadın yoksulluğunun gündeme geldiğine işaret ederek, şunları söyledi: "Biz kadınların bu toplumun en yoksul insanlarıyız. Sadece Türkiye ya da bölgemizde değil dünya ölçeğinde küresel sermayenin yüzde 1’inden azı kadınlara ait. Yüzde 99’undan fazlası erkeklere ait. İşte o erkek anlayış, savaşı çıkaran anlayış. O erkek ataerkil zihniyet aynı zamanda emek sömürüsünü bina eden anlayışın ta kendisidir. Bizler buna karşı elbette yürüttüğümüz yerel yönetimler çalışmamızda kadın yoksulluğuyla mücadele etmeyi çok önemli buluyoruz. Bizler ağaların, beylerin, siyasi İslam’ın, feodalizmin, erkek egemen sistemin hayatlarımızı belirlemesine asla müsaade etmedik, etmeyeceğiz. ‘Elinizin hamuruyla erkek işine karışmayın’ diyorlar ya, biz hamuru çoktan bıraktık. Elimizde olmayan ya da belki biraz bulaşmış olan hamurumuzla biz kadınlar özgürlük mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz.   KADINA DUYARLI BÜTÇELEME   Belediyelerimiz çok anlamlı ve önemli faaliyetlere imza attı. Kadınlar kente dokundu. Bu anlamıyla belediye bütçesini planlarken cinsiyete duyarlı bir bütçeleme sistemi önemlidir. Kadına duyarlı, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçelemenin hem merkezi sistemde hem yerel yönetimlerin bütçeleme sistemine mutlaka ve mutlaka kalıcı bir biçimde, geniş bir biçimde yar alması gerekiyor. Çünkü biz kadınlar bu toplumun yarısıyız.   KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE   Yine kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili barolarla protokoller yapıldı, sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleriyle çeşitli işbirlikleri yapıldı. Kadına yönelik şiddet ne yazık ki toplumumuzun hala ağır bir travmasıdır. Bu travmayla yüzleşmek, öte yandan farkındalık çalışmalarının kamu faaliyeti kapsamına alarak, bunu bütün toplum nezdinde işlenmesi çok önemli. Bunu ne yazık ki şu anda mevcut merkezi hükümet ve öncesindeki hükümetler hiçbir şekilde yapmadı ve kadınları görmediler. Ama bizim belediyelerimiz farkındalık çalışmaları dahil olmak üzere kadını merkezine alan çalışmalar yaptı, yapmaya da devam edeceğiz."   ÖCALAN'IN ÇAĞRISI   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"na dikkati çeken Tülay Hatimoğulları, "Toplumun demokratikleşmesi için atılacak adımlar konusunda elbette yapabileceğimiz çok şey var. Özellikle kamucu, barış ve demokrasi anlayışını geliştirecek görev ve sorumluluk ile karşı karşıyayız. Demokratik toplum demek, halkların tamamının eşit ve özgür yaşayabilmelidir. Kentlerimizin bütün halkların dostu ve evi olabilmesidir. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmaksızın bütün farklıların ana unsuru olmalı. Sokakları aydınlık içinde olduğu kadar beyinler, kalpler aydınlık içinde olmalı. Kadınları özgür eşit olmalı, hizmet toplumsal cinsiyete duyarlı olmalı, anadilde hizmet olmalı, kadına, doğaya, çocuğa ve engelliye karşı şiddet son bulmalı. Bunun için sistematik çalışmaya ihtiyaç var. Bunu da başta yerel yönetimler ve merkezi hükümetin yapacağı çok iş var. Hiçbir evde açlık çekilmemeli, güçlü bir kent yönetimi, güçlendirilmiş yerel yönetimler, demokratik toplumdan kastımız bu.   Elbette parlamentoya düşen çok önemli görev ve sorumluluklar var. Bunların en başında kayyımın ortadan kaldırılmasıyla ilgili yasanın acilen çıkarılması, bununla beraber yerel yönetimlerin daha güçlendirilmesidir. Demokratik topluma giden yol buradan geçer. Bizler demokrasinin bu ülkede yeşereceğine inanıyoruz. Kadın erkek eşitliğinin ve kadının özgürlüğünü bu topraklarda yeşereceğine inanıyoruz."   Toplantı basına kapalı devam etti.