Jineolojî’den Aynur Sarıca: Toplum ve kadın köleliğine karşı görev aldık 2025-06-18 09:13:26 WAN - Abdullah Öcalan’ın Jineolojî Akademisi’ne hitaben yazdığı mektuptaki "Toplumun birçok sorunu var ama sırttaki hançer kadın köleliğidir ve bu hançeri çıkarmadan hiçbir sorunu çözemezsin" cümlesine dikkat çeken Jineolojî atölyelerinden Aynur Sarıca, “Bir görev aldık ve o hançeri çıkarmaya çalışıyoruz” dedi.  Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 30 Mayıs’ta Jineolojî Akademisi’ne İmralı Cezaevi’nin havalandırmasından kopardığı eğreti otu dalıyla birlikte bir mektup gönderdi. Uluslararası komployla 15 Şubat 1999 tarihinde İmralı’ya getirildiğinde “yarım kalan projem” dediği kadın çalışmasının Jineolojî ile yol alıp tamamlandığını belirten Abdullah Öcalan, kadınlar için geliştirdiği “umut ilkesini” özellikle vurgulayarak, “Budha’nın dediği gibi; ‘toplumun sırtındaki hançeri çıkarmadan hiçbir şey yapamazsın.’ Evet toplumun bir çok sorunu var, ama sırttaki hançer kadın köleliğidir ve bu hançeri çıkarmadan hiçbir sorunu çözemezsin. Jineolojî bu amaçta önemli bir yol aldı. Değerli bir emek harcandı. Şimdi bu emeğin yeni süreçle beraber daha da anlam kazanması gerekir. Kadın varlığının doğru tanımlanması ve kadın kimliği, varlığı özdeşlik yöntemi ile ele alınmalıdır” ifadelerini kullandı.    Jineolojî çalışmalarında yer alan Aynur Sarıca, Abdullah Öcalan’ın mektubu ve çalışmalarına dair konuştu.    MEKTUBUN YARATTIĞI DUYGU     Abdullah Öcalan’ın “Yarım kalan projem Jineolojî ile tamamlandı” ifadesinin iki boyutta ele alınması gerektiğini belirten Aynur Sarıca, birinci boyutun Kürt kadın hareketinin oluşumu ve öncülük misyonu, ikinci boyutun kuramsal olarak derinlik kazanması olduğunu dile getirdi. Jineolojî’nin 2008 yılından bu yana Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği felsefeyle toplumsallaştığını dile getiren Aynur Sarıca, “Sayın Öcalan’ın sözlerini hem bir öneri hem de eleştiri olarak gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Bizim için oldukça heyecan verici bir mektup. Ruhu yeniden canlandırdığı, öze dönüş noktamızı hatırlattığını diyebilirim. Mektup belki bir sayfalık ve kısa olarak değerlendirilebilir ancak içeriği, her bir cümlesi farklı bir anlam taşıyor. Her bir kelimesi bizim için farklı bir anlam yüklü. Sayın Abdullah Öcalan’ı tanıyan, okuyan, felsefesiyle tanışan her bir birey şunu bilir; söylediği her cümle devasa bir fikriyat ve maneviyat yüklüdür. Bu yaklaşımla aldığımız misyonu hem toplumun özgürleşmesi için bir görev olduğunu hem de önümüzdeki süreçte doğru yolda ilerlediğimizin bir göstergesi olduğunu söylemek gerekiyor” diye belirtti.    DEĞİŞTİRİP DÖNÜŞTÜREN BİR MÜCADELE     Dünyadaki devrim süreçlerine bakıldığında kadın sorununun irdelenmediğini ifade eden Aynur Sarıca, “Kürt kadın hareketinin oluşum sürecine baktığımızda erkekliği değiştirip dönüştüren ve aynı zamanda kadını özgürleştiren bir süreçtir. Mektuptaki ‘Toplumun sırtına vurulan hançer’ cümlesi dikkat çekicidir. Derinlikli baktığımızda bir görev aldık ve o hançeri çıkarmaya çalışıyoruz” dedi. İlk sömürülen cinsin kadın olduğuna işaret eden Aynur Sarıca, köleleştirilen kadının doğası dışında bir oluşumun içerisine hapsedildiğini söyleyerek, ekledi: “Toplumu yöneten, ancak toplumsal yönlere aykırı, yabancı ve hatta yeri geldiğinde çirkinleştiren bir zihniyetten bahsediyoruz. Dönüp kendimize baktığımızda, özellikle Jineolojî’de çok tartıştığımız bir kavram vardı ve bu kavramı bireysel olarak da çok içselleştirdim. Toplum olarak da içselleştirmemiz gereken bir kavram olan ‘xwebûn’ yani özümüze dönmek, kendimizden söz etmek gerekiyor. Kadın olarak kendime baktığımda günümüz metaların kraliçesi haline getirilen ya da kendi doğasına aykırı bir kadınlık inşasından bahsedildiğini görebiliyorum. ‘Xwebûn’ kısmında tekrardan mücadelemizi günümüz tarihiyle beraber ana soylu bir yaşam tarzını harmanlayıp, ortak bir yönetimle kadının yok sayılmadığı, varlığının toplumu özgürleştirmek anlamıyla toparlayıcı olduğunu tekrardan hatırlatan perspektif halinin bize bir öneri olduğunu da görebilen bir yerdeyiz” ifadelerini kullandı.   KAPİTALİST MODERNİTE TUZAĞI     Kapitalist modernitenin amacının kadını meta halinde reklam aracı olarak kullanmak olduğunu belirten Aynur Sarıca, “Bunu fark eden bir yerden aksini geliştirmek lazım. Demokratik modernite, sadece kadın eksenli değil bir bütün olarak toplumu, doğayı koruyan, muhafaza eden, özünü yitirmeden birlikte nasıl hareket edebilir, kendini nasıl yönetebilir ve bunu kolektif bir yaşam tarzına nasıl dönüştürülebilir üzerinden şeffaf bir sistemi ortaya koyuyor. Tabii kapitalist modernite buna karşı çıkacak ve kendini, oluşumunu sürdürmek, daha da yukarıya çıkabilmek için var olan basamaklarını güçlendirmeye çalışacak. O yüzden de birinci amacı; kadın üzerindeki etkilerini arttırmaktır. Yani kadının kafasındaki netliği bulanık bir hale getirmek. Aynı zamanda kendi tarafına çekmek isteyeceği bir toplumdan bahsediyoruz. Bugün sadece Kürt kadın hareketi değil, mirasçısı olduğu feminizm hareketleri, hatta 5 bin yıllık bir tarihe baktığımızda kadının sürekli kapitalizm, ulus-devlet ve eril akılla bir mücadele ettiğini görüyoruz. Bundan dolayı mektubun her bir kelimesini ayrı bir değerlendirmeye almak lazım. Çünkü ötesinde hem düşünsel olarak hem kuramsal olarak bazen de kavramsal olarak çok farklı şeylerin açığa çıkabileceğini görebiliriz. Bu anlamıyla her bir cümlede çok farklı derinlik var diyoruz” diye belirtti.    ‘SÜRECİ EN ÇOK KADINLAR SAHİPLENMELİ’     Kürt sorununun demokratik çözümü bağlamında yürütülen sürece değinen Aynur Sarıca, şöyle devam etti: “Belki tekrar tekrar söylemekte fayda vardır. Barışı en çok biz kadınlar istiyoruz. Çünkü savaş ortamlarında en çok kaybeden kesim kadınlardır. Doğup büyüdüğümüz topraklarda tecavüz kültürüne maruz kalıyoruz. Düşünsel olarak tüm duygularımızı yitirmemiz için her türlü saldırıya maruz kalıyoruz. Erkek bir defa kaybediyorsa bir kadın onlarca defa kaybediyor. Sahip olduğu ya da yönettiği, birlikte yaşadığı ortamda dünya kadar tahribata uğradığını net görebiliyoruz. Bu vesileyle bu sürecin öncüleri ve yükünü alan bir yerde hareket ettiğimizi tekrar belirtiyoruz. Hem okuyarak hem bilgi yüklü kuramsal içeriğini doldurarak hem de örgütlü bir toplum inşasıyla beraber; demokratik toplum inşasına bütün kadınların öncü rol olması ve bu rolle toplumu özgürleştirmesi için çağrı yapıyoruz.”