Dr. Konak: Türkiye'nin 'Turan Hattı' düşü yeni Zengezur Koridoru'nda ütopya kalacak 2025-08-18 09:15:01 AMED - Türkiye’nin Zengezur Koridoru'yla ilgili anlaşmadan aslında hiç memnun olmadığını belirten Dr. İsmet Konak, “Türkî cumhuriyetlerle ticari, siyasi ve sosyal ilişkiler tabii ki bu koridorla birlikte farklı bir boyut kazanır, bölgesel bir entegrasyon oluşur ama ‘Turan Hattı’ ütopya olarak kalmaya devam eder” dedi.  Azerbaycan ile Ermenistan arasında yıllardır süren Zengezur Koridoru anlaşmazlığına çözüm için ABD Başkanı Donald Trump'ın ev sahipliğinde 8 Ağustos’ta Beyaz Saray’da bir araya gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, 3'lü zirvenin ardından ortak deklarasyon imzalandı. Trans-Kafkasya bölgesinde yeni bir dönemin kapılarını aralayan bu anlaşmanın, başta ABD, Rusya, ardından İran ve Türkiye’ye etkisi olacak.    Kürtlerinde bir dönem yaşadığı yer olan Zengezur’a dair Dr. İsmet Konak Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.     Zengezur Koridoru’nun Ermenistan ve Azerbaycan açısından önemi nedir?   Bilindiği üzere 2020 yılındaki İkinci Dağlık Karabağ Savaşı’ndan sonra Rusya’nın ‘mabeyinciliği’ sayesinde Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir ateşkes antlaşması imzalandı. Bu antlaşmanın 9. maddesi gereği Azerbaycan ve ‘eksklavı’ Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında ulaşım yollarının açılması kararlaştırılmıştı. Bu antlaşmayı müteakip Azerbaycan yönetimi, Zengezur Koridoru’nun açılması ısrarında bulunmuş ve bu talebin karşılık bulması için her türlü diplomatik temasta bulunmuştu. Erivan idaresi, bu koridorun 9. maddede yer almadığını ve kendi egemenliği için bir tehdit olduğu görüşündeydi, bu yüzden koridoru tartışma konusu dahi yapmamaktaydı. Özellikle 2023 yılında Dağlık Karabağ’ın mutlak kontrolünün Azerbaycan’a geçmesiyle birlikte sahanın geometrisi değişti. Latince deyimiyle ‘rebus sic stantibus’ yani şartlar değişmişti. Artık Bakü yönetimi gözünü tamamen Zengezur Koridoru’nun açılmasına dikti. Aliyev’in diplomatik temasları sonuç verdi ve 8 Ağustos’ta ABD, Ermenistan-Azerbaycan arasında bir ‘barış deklarasyonu’ imzalandı. Burada altını çizelim, bazı yayın organlarında ‘barış antlaşması’ tabiri kullanıldı. Bu doğru değil. Barış antlaşmasının imzalanması için Ermenistan anayasasının değişmesi gerekiyor. Dolayısıyla Paşinyan, barış antlaşması imzalarsa anayasayı çiğnemiş olur. Bu da şu için mümkün değil. Barış deklarasyonu, Azerbaycan için Dağlık Karabağ’dan sonra ikinci bir zafer olarak yorumlanabilir. Zira bu deklarasyonla birlikte Zengezur Koridoru açılacak, Azerbaycan bölgesel enerji kavşağı olacaktır. Hem Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti hem Türkiye hem de dış dünyayla bağlantısı güçlenecektir. Petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının daha ucuz ve hızlı şekilde sevk edilmesi anlamına gelmektedir. Bir süredir Rusya ile kriz yaşayan Bakü yönetimi, ‘barış deklarasyonu’ ile birlikte yönünü Batı’ya çevirmiştir. Aynı zamanda ‘Trump Barış ve Refah Koridoru veya Rotası’ olarak da adlandırılan Zengezur Koridoru, aslında Ermenistan’a da bazı avantajlar sağlamaktadır. Daha önce toprak bütünlüğü ve egemenliği konusunda endişeli olan Erivan yönetimi, ABD’nin arabulucu olmasıyla bu endişelerinden arınmış durumda. Bu koridor Ermenistan’ı coğrafik izolasyondan kurtarıp ekonomisine önemli bir katkıda bulunabilir.     Dağlık Karabağ ve Zengezur sahası, Kürtlerin yüzyıllarca yaşadığı bir sahadır. Çarlık Rusya döneminde Kızıl Kürdistan toprakları Zengezur Uyezdi’ne bağlıydı. Dolayısıyla bu bölge, Kürt tarihi açısından kritik bir konuma sahiptir.      Bu koridorun yer aldığı topraklarda daha önce Kürtlerin yaşadığı biliniyor. Bu konuda ne diyorsunuz?    Dağlık Karabağ ve Zengezur sahası, Kürtlerin yüzyıllarca yaşadığı bir sahadır. Şöyle XIX. yüzyıldan itibaren ele aldığımızda, 1867 yılında Rus Çarı II. Aleksandr tarafından teşkil edilen Yelizapetpol guberniyası 8 uyezdden oluşuyordu. Onlardan biri de Zengezur uyez idi. Kürtlerin de iskan ettiği topraklardan biriydi. Mesela uyezde bağlı Laçin rayonu Kürtlerin yaşadığı rayonlardan biriydi. Yine Zengezur’a bağlı Gubatlı rayonunda doğan bir Cengiz Yıldırım var. Rus İç Savaşı’nda Bolşeviklere destek verdi, 28 Nisan Devrimi’ne katıldı, ilk asker ve deniz işleri halk komiseri oldu. Yıldırım, Kızıl Kürdistan’ın tesisinde de önemli bir rol oynadı. Daha birçok isim sayılabilir. Ezcümle Çarlık Rusya döneminde Kızıl Kürdistan toprakları Zengezur Uyezdi’ne bağlıydı. Dolayısıyla bu bölge, Kürt tarihi açısından kritik bir konuma sahiptir.      ABD bu koridorla birlikte neler elde edecek?   Tabii irredentist yani yayılmacı bir devlet olarak ABD, Güney Kafkasya’daki boşluktan istifade etti ve arabulucu rolünü üstlenerek Rusya’nın ‘arka bahçesindeki’ nüfuzunu arttırdı. ABD’nin bu hamlesi küresel enerji politikasını değiştirecektir. 99 yıl boyunca ABD merkezli konsorsiyum, Zengezur Koridoru’nu işletecek ve önemli gelirler elde edecektir. Rusya artık Güney Kafkasya’da ‘kendi çölünde başsız deve olma’ pozisyonunu kaybedecektir. Aslında 2023 yılında Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın patronajı altına girmesiyle pozisyonu oldukça zayıflamış ve oyun kurucu olmaktan çıkmıştı. ABD’nin bu aksiyonu, kendisine Doğu-Batı ticaret yolları üzerinde daha fazla tahakküm kazandıracaktır. Bir de AGİT Minsk Grubu’nun da bundan sonra işlevsiz olacağını hesaba katarsak, ABD merkezli yeni bir toponomik nizama geçiş kaçınılmazdır.     Türkiye, Zengezur Koridoru’nda kontrolün ABD’de olmasından hiç memnun değil. Oyun kurucu olmak isterken, artık kendisine verilen senaryoya ayak uydurmak zorunda. ‘Turan Hattı’, ütopya olarak kalmaya devam edecek.     Türkiye bu koridoru bir “müjde” olarak yansıtıyor. Gerçekten koridor bir fayda sağlayacak mı?   Türkiye, birçok sahada olduğu gibi Güney Kafkasya’da da ‘nalıncı keseri gibi kendine yontan’ bir devlet konumunda. Aslında Zengezur Koridoru’nda kontrolün ABD’de olmasından hiç memnun değil. Bölgesel bir aktör olarak daha fazla nüfuz elde etme amacındaydı. Oyun kurucu olmak isterken, artık kendisine verilen senaryoya ayak uydurmak zorunda. Ankara’nın bu koridorla asıl amacı bir ‘Turan Hattı’ oluşturmaktı. Zaten birkaç yıl önce 40 kilometrelik Zengezur Koridoru’na ‘Turan Yolu’ diyordu ve ‘Turancılık’ düşü kuruyordu. Yani koridor açılacak, önce Azerbaycan ile ardından tüm Orta Asya cumhuriyetleriyle bir bağ kurulacaktı. Böylelikle tüm Türkî halkları birleştirme ülküsüne adım adım yaklaşacaktı. Bu düş, Enver Paşa’nın da peşinde koştuğu ama en sonunda başaramadığı bir ütopya idi. Hatta Enver Paşa sadece düş kurmamış, hayata geçirmek için Türkistan’a gitmiş ve Sovyet yönetimine karşı Basmacı harekete destek vermişti. Nihayetinde 1922 yılında Kızıl Birlikler tarafından öldürülmüştü. Şimdi Erdoğan yönetimi, bu düşü hayata geçirmenin planlarını yapıyor. Bir tür ‘patrimonyal emperyalizm formu’ olarak yorumlanabilir. Amacına ulaşabilir mi, günümüz çok kutuplu, neo-liberal dünyasında imkanı yok. Türkî cumhuriyetlerle ticari, siyasi ve sosyal ilişkiler tabii ki bu koridorla birlikte farklı bir boyut kazanır, bölgesel bir entegrasyon oluşur ama ‘Turan Hattı’, ütopya olarak kalmaya devam eder.      Bu koridorla birlikte Rusya’nın pozisyonu değişti mi?   Aslında Rusya-Ukrayna Savaşı, tıpkı yüksek şiddetli bir deprem gibi Rusya’nın jeopolitik konumunu sarsmaya devam ediyor. Suriye’deki gücünü kaybettiği gibi, Güney Kafkasya’daki nüfuzunu da yitiriyor. İnsan gücü ve ekonomik olarak savaşı sürdüremez hale gelen Rusya, tıpkı hasta bir insan gibi. Virüslere, bakterilere karşı etkili bir refleks gösteremiyor. Zengezur Koridoru’ndaki tutumu, bunun nişanelerinden biridir. ‘Barış deklarasyonu’ imzalandığında Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, ‘olumlu bir adım’ olarak yorumladı. Bu tutum ABD’nin bölgedeki nüfuzuna boyun eğmek anlamına geliyor. Evet, Rusya da Zengezur Koridoru’nun açılmasını istiyordu ancak kendi himayesinde olmak şartıyla. Son birkaç aydır Rusya ve Azerbaycan arasında ciddi bir ‘gerginlik’ olduğu aşikar. Özellikle 26 Aralık 2024’te Bakü’den Grozni’ye giden Azerbaycan yolcu uçağının düşürülmesi, fitili ateşlemişti. Zira Bakü yönetimi, Rusya’yı suçlamış ve uçağın Rus hava savunma sistemi tarafından düşürüldüğünü açıklamıştı. Bu kaza iki ülke arasında bir husumet yaratmıştı. Devamında Rusya cenahında Azerbaycan’ın bam teline basan yeni bir hamle gelmişti. 2 ay önce Rusya’nın Yekaterinburg kentinde FSB tarafından düzenlenen bir operasyonda 40’a yakın Azerbaycanlı gözaltına alınmış, Hüseyn ve Ziyaddin Safarov kardeşler hayatını kaybetmişti. Bu olay Azerbaycan’da öfke yaratmış ve Bakü’yü bir misilleme yapmaya icbar etmişti. Rusya’ya bağlı haber ajansı Sputnik’in Azerbaycan’daki ofisine baskın düzenlenmiş ve genel yayın yönetmenine 4 ay hapis cezası verilmişti. Bir başka hadise ‘Stepanakert’ bağlamında yaşandı. Rusya’ya bağlı TASS Haber Ajansı ‘Stepanakert’te Ayvazovsky’e ait büst yıkıldı’ başlıklı bir haber yapmıştı. Bakü yönetimi haberdeki ‘Stepanakert’ sözcüğü yerine ‘Hankendi’ denilmesini talep etti. Bakü’ye göre ‘Stepanakert’ ismi, toprak bütünlüğüne karşı bir saygısızlıktır. Bilindiği üzere Ermenistan tarafından Dağlık Karabağ’ın başkenti olarak görülen ‘Stepanakert’in ismi, Bolşevik devrimci Stepan Şaumyan’a ithaf edilerek verilmiş bir isimdir. Bu bağlamda Azerbaycan’da tıpkı Ukrayna’da olduğu gibi Sovyet değerlerine karşı bir nefretin tezahür ettiği ve ‘desovyetizasyon’ eğilimi olduğu gözlenmektedir. Rusya ilerleyen süreçte ikinci bir Ukrayna sendromu yaşayabilir. Bakü yönetimi bunun sinyallerini vermektedir.     İran neden koridora karşı çıkıyor?   Zengezur Koridoru, İran açısından tam bir ‘jeostratejik kabusa’ dönebilir. Zira bu koridor, İran ve Ermenistan arasında Rusya’ya uzanan yolu kesmektedir. Bu yol aynı zamanda İran’ın Avrupa’ya uzanan tek yoludur. Bu koridor, Batı’nın İran’a yönelik tesis ettiği yeni bir ‘blokaj’ olarak da değerlendirilebilir. İsrail’in deyimiyle ‘ahtapotun’ kollarını hedef alan bir hamle izlenimi vermektedir. Bu hamle İran’ı jeoekonomik olarak by-pass etme ve NATO’yu İran’ın kuzey sınırlarına yaklaştırma hedefi taşımaktadır.  Özellikle 40 kilometrelik Ermenistan-İran sınırında ABD’nin varlığı kalıcı hale gelebilir.            MA / Müjdat Can