AMED - 33 yıllık sürgün hayatından sonra Amed'deki tiyatro festivaline katılan tiyatrocu Şirin Alma, "Nasıl Kürt halkı için birlik istiyorsak, bütün sanatçılar için de birliğimizi sağlayabilirsek Kürt tiyatrosu Kürt halkının ufku olacak" dedi.
Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı katledilen, tutsak edilen binlerce aydın, sanatçı, gazeteci ve yurttaşın yanı sıra binlercesi de sürgünde yaşamak zorunda kaldı. Sürgündeki Kürtler, dilini, kültürünü, sanatını korumak, yaşatmak için büyük mücadeleler verdi. Avrupa'ya göç etmek zorunda kalan isimlerden biri de Tiyatrocu Şirin Alma. 1992'de sürgünde yaşamak zorunda kalan Şirin Alma, 1994'te tiyatro çalışmalarına başladı. Oyunculuk, yönetmenlik, reji gibi birçok alanda çalışma yürüten Alma, 33 yılın ardından 10'uncu Amed Tiyatro Festivali için Amed'e geldi.
Kürt tiyatrosunun gelişimini değerlendiren Alma, Kürt kültürü ve sanatı akademisi gölgesinde Ehmedê Xanî ismiyle tiyatro grubu kurduklarını söyledi. Alma, 1993-95 yıllarında Avrupa kentlerinde turneler yaparak çalışmalara başladıklarını dile getiren Alma, tiyatro, skeç şeklinde 2000 yılına kadar çalışmalara devam ettiklerini söyledi. Alma, Kürtçenin rengi, dili, mimiği açısından bir arayış içinde olduklarını kaydederek, Kürdistan'da gelişen devrimle orantılı olarak sanatla bir şeyler yapmak istediklerini ve bu nedenle tiyatro için araştırmalar yapıp, kimi hocalarla tartışma yürüttüklerini vurguladı. Alma, "Tiyatroyu o döneme göre yaptık, ama Kürtçe tiyatro bu şekilde, bu temel üzerinde yürütülmeli diyebileceğimiz bir tiyatro değildi. 2000 yılından sonra hem telekomünikasyon yoluyla hem dijitalle daha geniş perspektiflerimiz oldu. Değerli hocalar ayarladık. Artık dramaturji nasıl oluyor, pandomim nasıl oluyor bunları karşılaştırdık. Artık anladık ki tiyatro bütün sanatların annesidir. Sıfırdan çıkarıp bir seviyeye getirdik. Şimdi bakıyorum, Kürt tiyatrosu başka bir seviyede. Biz de bununla gurur duyuyoruz" diye konuştu.
'KURDEVARİ YAŞAM'
Avrupa’da Kürt tiyatrosunda ilk olduklarını, bu nedenle yanlış bir şey yapmaktan korktuklarını dile getiren Alma, "Ama öyle oldu ki, kendimizi 4 parça Kürdistan’a ulaştırdık. Yanlış yapma korkusu ağır bir yüktü. Dezavantajımız diasporadaydık, ülkeden uzaktık nasıl yapalım, nasıl tanıtalım korkusundaydık. Her ülke kendine bir hat çiziyor. Biz isimsiz, ülkesiz olduğumuz için daha çok devrim temelinde doğru bir yaşam, Kurdavari bir yaşam üzerine bir hat çizdik. Ne kadar acı çekmiş olsak da, geldiğimiz nokta bize gurur oldu. Bugün tiyatrodan almak istediğimiz kokuyu alıyoruz" ifadelerini kullandı.
TİYATROYU CANLANDIRMAMIZ GEREKİYOR
Kürt sorunundan doğan sorunlardan tiyatronun da etkilediğini belirten Alma, "Bizi hem aklımızla hem bedenimizle parça parça yapmışlar. Diasporada da demokrasi adıyla yaşayanlar sanatımızı yasakladı. Çünkü menfaatlerine uymuyordu. O yüzden sanat, devrime hizmet etmeliydi. Orada da sansür açısından eksiklikler çıkıyordu. O yüzden ayrıntılı, doğru bir akılla çalışma yürütmek gerekiyordu. Eski Sovyet'te de sanat yaptılar, ama o sanat bir süre sonra burjuvaya ya da kapitalizme hizmet etti. Bizim bunların hepsinden kendimizi temizlememiz gerekiyordu. Halkı uyandıran, düşündüren, göz önüne koyan tiyatroydu. Bunu da tamamen yok etmişlerdi, yasaklamışlardı. Biz biraz bunu tekrardan canlandırmak istiyorduk" diye konuştu.
Türkiye ve Kürdistan’da da yaşanan engellemelere dikkat çeken Alma, "Dilinle, kültürünle yaşamanı istemiyor. Eğer güçlü bir sanat, doğru, etkili bir tiyatro yaparsan o selin önünde kimse duramaz. Nerede olursa olsun halkın üzerine tesir de eder. Bunun bir gerçeği var. Tiyatro mücadele istiyor. Her zaman, her alanda. Sokakta yürüdüğün zaman bile tiyatro yapman gerekiyor. Her zaman mücadele etmen gerekiyor" diye belirtti.
'SANATÇILAR KENDİNİ SORUMLU GÖRMELİ'
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”na dikkat çeken Alma, "Eğer halkın sanatçısıysan bu mücadeleden uzak durmaman, içinde yer alman gerekiyor. Ortadoğu halkları için yıllardır mücadele yürütülüyor. Biz de tiyatrocu olarak bundan uzak değiliz. Şubat'taki açıklama bize de büyük tesir etti. Bir Kürt tiyatrocu olarak kendimi sorumlu görüyorum. Omuzuma düşen çalışmayı yapmaya hazırım. Çağrıyı anlamak ve bütün halklara ulaştırmak istiyorum. Bu çağrı çok onurlu bir çağrıdır. Herkesin kendini sorumlu görmesi gerekiyor. Sorumluluk sanatçılara, siyasetçilere herkese düşüyor. Sanatçılar kendini sorumlu görmeli. Bu sorumluluğun ağırlığını hissediyorum, buna cevap olmam gerekiyor" şeklinde konuştu.
'KÜRT HALKININ UFKU OLACAK'
Kürt sanatının, kültürünün, tiyatrosunun gelişmesinin, önündeki engellerin kalkmasının süreçlerden bağımsız olarak birlik ve dayanışmayla olabileceğini sözlerine ekleyen Alma, şöyle devam etti: "Ben Kürt'üm, ama nasıl bir Kürt'üm? Eğer dilinle, bedeninle kendini anlatamıyorsan sahne önündekiler seni kendine göre tanımlıyor. Önemli olan ilk önce senin kendini tanımandır. 50 yıldır bu devrim devam ediyor. Bu devrimde herkes kendini tanımlamış. Eğer küçük menfaatlerimizi bir kenara koyarsak, büyük pencereden bakarsak mutlaka amacımıza ulaşacağız. Diğer yandan nasıl Kürt halkı için birlik istiyorsak, bütün sanatçılar için de birliğimizi sağlayabilirsek Kürt tiyatrosu Kürt halkının ufku olacak."
Sürgün sürecinde yaşadığı zorluklara dikkat çeken Alma, "30 yıl bu ülkeden uzaktaydım. Sayın Öcalan'ın çağrısı bizim içinde rahatlıktır. Hem yeni bir yol hem de yeni bir pencere açtı" dedi.
'HALK TİYATROSU'
10'uncu Amed Tiyatro Festivali'ne dair de duygu ve düşüncelerini paylaşan Alma, şunları söyledi: "Bu festival bize ülkenin kapısını açtı, bizi canlandırdı. Çünkü diaspora da ülkende uzakta yaşam zor. 30 yılın ardından Amed’e geldim. Burada tiyatro açısından dünya seviyesine gelmişiz. 'Artık biz de tiyatroda varız, bizi tanıyın' diyoruz. Yapmak istediğimiz tiyatro, halk tiyatrosuydu. Bu festivalde halk için yapılan bu tiyatronun kokusunu aldım. Burjuvazi tiyatrosundan farklıydı. O da benim açımdan gurur verici bir şey."
MA / Rukiye Payiz Adıgüzel