ADANA - Kuzey ve Doğu Suriye'de DAİŞ'e karşı savaşırken yaşamını yitiren Eylem Ataş'ın ölümünün üzerinden 10 yıl geçti. Hüseyin Ataş, kardeşi Eylem’in kadınların ve gençliğin mücadelesinde yaşadığını söyledi.
Kuzey ve Doğu Suriye'nin Minbiç kentinde 27 Haziran 2016'da DAİŞ’e karşı savaşırken yaşamını yitiren Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) üyesi Eylem Ataş’ın (Cemre Heval) ölümünün üzerinden 10 yıl geçti.
Eylem Ataş, 1993'te Adana’nın Aladağ ilçesinde Yörük bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Sosyalist ve politik bir ailede büyüyen Eylem Ataş'ın babası Kurtuluş Hareketi’nden olmasından dolayı aile sürekli baskı ve tutuklamaların hedefi oldu. Eylem Ataş, ailesinin gördüğü baskılara karşı lise yıllarında Devrimci Liselilerle (DEV-LİS) örgütlenerek, mücadeleye atıldı. Lise'de aktif mücadele içerisinde yer alan Eylem Ataş, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni kazandı.
ARKADAŞINDAN ETKİLENDİ
Eylem Ataş, üniversite okurken yakın arkadaşı Heval Yeşilgöz (Dersim Avaşin Xeyri) 2 arkadaşıyla birlikte 18 Ekim 2015'te Dersim’de yaşamını yitirdi. Bunun üzerine Eylem Ataş, 23 yaşındayken Kasım 2015’te yönünü Kuzey ve Doğu Suriye'ye çevirdi.
CENAZESİ 101 GÜN SINIRDA BEKLETİLDİ
Eylem Ataş, 27 Haziran 2016 yılında DAİŞ'e karşı savaşırken, yaşamını yitirdi. Eylem Ataş'ın cenazesi Türkiye tarafından 101 gün boyunca sınırda bekletildi. Ailenin ve birçok kesimin girişimleri sonucu cenazesi sınırdan alınarak, dünyaya geldiği Adana'da bulunan Küçükoba Mezarlığı'nda defnedildi.
Abisi Hüseyin Ataş, ölümünün 10'ncu yılında mücadelesini Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
DAİŞ’E KARŞI MÜCADELE
Ataş, Eylem'in Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşamını yitiren BÖG'lü Aziz Güler’in yaşamını yitirmesinden de etkilendiğini belirterek, "Çok sarsılmıştı. IŞİD’e karşı savaşmak istiyordu. Bir halkın yok sayılmasına, kadınların köleleştirilmesine, çocukların kıyıya vuran cansız bedenlerine sessiz kalamıyordu. En çok etkilendiği şey Aylan bebeğin bedeninin kıyıya vurmasıydı. Ama asıl motivasyonu, inandığı devrimci ideallerdi. O bir komünistti. Sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya için mücadele ediyordu. Kadınların özgürleştiği, halkların kardeşçe yaşadığı bir dünya hayaliyle savaştı" dedi.
ONURLU BİR YAŞAM BIRAKTI
Eylem'in kardeşinden öte yoldaşı olduğunu söyleyen Ataş, "Kalbi kocamandı. Yoksulun derdiyle dertlenir, haksızlığa karşı hemen ayağa kalkardı. Sanki dünyanın yükünü yüreğinde taşıyordu. Bir kuşun kanadı kırılsa canı yanardı. Cesaret ve inat onun hamurunda vardı. Neşesiyle girdiği her ortamı değiştirirdi. Hep daha adil, daha eşit bir dünya kurma hayalini kuruyordu. Mücadelesiyle onurlu bir yaşamın ne demek olduğunu bize gösterdi" ifadelerini kullandı.
'EYLEM GİBİ KADINLAR DÜZENİ SARSIYOR'
Ataş, "Eylem IŞİD’in barbarlığına karşı sadece bir silahla değil, devrimci bir bilinçle mücadele etti. 'Ben insanım' diyen herkesin yapması gerekeni yaptı. Kadınların köleleştirildiği, çocukların katledildiği bir düzene karşı sessiz kalmak, onun için mümkün değildi. Onun savaşı bir halkın, bir cinsin, bir sınıfın kurtuluş savaşıydı. O, sosyalist bir enternasyonalist olarak oradaydı. Rojava’da, insanlık onurunun nöbetini tutuyordu. Onu sadece 'IŞİD’e karşı savaşan kadın' olarak anlatmak, mücadelesini eksiltmektir. Onun yaşamı, sistemin tüm çürümüşlüğüne karşı bir başkaldırıydı. Eylem gibi kadınlar, sadece savaşmıyor; aynı zamanda bu düzeni sarsıyorlar. Onların sesi, bu çürümüş sistemi rahatsız ediyor" ifadelerini kullandı.
GENÇLİĞİN İSYANINDA YAŞIYOR!
Eylem'in kadın hareketinde, işçi direnişlerinde, ekoloji mücadelesi ve gençliğin isyanında yaşadığını söyleyen Ataş, "Nerede bir zulüm varsa, onun sesi oradan yükseliyor. Yeni kuşaklara Eylem'in isyanı, sevgisi, cesareti ve idealleri anlatılmalı. Onun mücadelesini bulunduğumuz her alanda sürdürmeliyiz. O zaman Eylem'i sadece hatırlanmış olmayız, yaşatmış oluruz" diye konuştu.
MA / Hamdullah Yağız Kesen